EL SANATLARI:

Mudurnu, el sanatları bakımından oldukça zengindir. Demircilik, bakırcılık, semercilik, sepetçilik, kalaycılık, ahşap oymacılığı, yemenicilik, dokumacılığı,iğne oyası vs. Gelişen teknolojiye yenik düşen el sanatları, talebin azalması sebebiyle eski geçerliliğini kaybetmiştir. Demirciler Çarşısı eski özeliğini kaybetmiş olsa da, birkaç kişinin çabalarıyla; Mudurnu el sanatlarını yaşatmaya devam etmektedir. Kadınların ürettiği el sanatları ürünlerinin başında iğne oyası gelmektedir. Bundan yüz yıl önce, tüm Anadolu'ya gönderdiği el yapımı iğneleriyle ünlüydü Mudurnu. 1640'ta Mudurnu'dan geçen Evliya Çelebi kitabında, sıra sıra iğneci dükkânlarının dizildiği Mudurnu çarşısını ve iğnelerini övgüyle anlatmıştır. Bu oyalar genellikle yemeni ve fular uçlarına dikilmektedir. Son yıllarda iğne oyasından yaka gülleri, kolye, küpe, gerdanlık, yüzük, kitap ayracı da yapılmaktadır. Mudurnu kadınlarının yaptıkları iğne oyaları, canlı bir çiçek gibidir. Bu oyalara verilen isimler bile, kadınların kendi yaşamlarından alınmıştır.. Örneğin: Kaynana Dili, Şehriman Tepesi, Karaaslan Çiçeği, Kaynana Yüreği, Hanım Göbeği, Hercail Oya, Kiraz Oya , Karanfil, Elti Eltiye Küstü, Türkân Şoray’ın Kirpiği, Meşe yaprağı. Mudurnu Kadını; Anadolu Kadınının iç dünyasını, onların yürek çırpıntılarını el işlerinde, özellikle iğne oyalarında çok güzel yansıtıyor. Mudurnu kadınları; iğne oyalarıyla, dantellerle, kanaviçelerle, bez dokumalarla konuşuyorlar. Varsınlar sağ olsunlar dünya durdukça. Öpülesi elleri dert görmesin hiçbirinin. Mudurnulu kadınlar bunlardan başka; Mudurnu bebeği, çeşitli dantel- iğne oyasından örtüler, anahtarlık ve buzdolabı süsleri, seccade, süs patikleri , yelekler, şallar, örme perdeler ve perde uçları ve ayrıca değişik amaçla kullanılan tığ işleri de yapmaktadırlar.

MUDURNU İĞNE OYALARININ ÖZELLİKLERİ:

Oyalar, saf ipekten yapılmakla birlikte; dayanıklı olması ve yıkamaya gelmesi sebebiyle, ayrıca müşterilerden gelen talep üzerinden naylon ip kullanılarak da yapılmaktadır. İpekler doğal yöntemler kullanılarak boyanmaktadır. Yıllar önce Mudurnu’da ipekböcekliği de yapılmaktaymış. Bugün az olsa olsa ipekböcekçiliği yapılmakta; kozalardan doğal yöntemle ipek elde edilmekte, boyanmakta, keleve (çile) yapılmakta ve bu ipek, iğne oyası yapımında kullanılmaktadır. Kadınların ürettiği el sanatları ürünlerinin başında iğne oyası gelmektedir. Mudurnu; bundan yüz yıl önce, tüm Anadolu’ya gönderdiği el yapımı iğneleriyle ünlüydü. 1640'ta Mudurnu'dan geçen Evliya Çelebi kitabında, sıra sıra iğneci dükkânlarının dizildiği Mudurnu Çarşısı’nı ve iğnelerini övgüyle anlatmıştır. Oyaların isimleri verilirken; Mudurnu insanının yaşamından, oyayı yapan kızların - kadınların iç seslerinden, doğal yaşamın verilerinden yola çıkılmıştır.

DOĞAL YAŞAMDAN ALINAN OYA İSİMLERİ:

Mudurnu dağlarında bol bulunan Sarmaşık, Meşe , Kızılcık, Çilek; hemen hemen her ortamda yetişen Papatya, Karanfil, Menekşe, Hecrail (hercai ), Elma Çiçeği, Gül , Çiğdem, Şimşir Çiçeği, Gelincik, Sümbül, Boru Çiçeği gibi çiçekler, oyalara ad olmuştur.

SOSYAL YAŞAMDAN ALINAN OYA İSİMLERİ:

Ömür Törpüsü

Elti Eltiye Küstü

Kaynana Yüreği

Kaynana Dili

Çarkıfelek

MEYVE VE SEBZELERDEN ALINAN OYA İSİMLER:

Çilek Oya

Kiraz Oya

Üzüm Oya

Biber Oya

Dut Oya

İĞNE OYASINDAN GELİN TACI:

Mudurnu’da kına gecelerinde bindallı ve üç etek giyen kızlar - kadınlar, başlarına mutlaka gelin tacı takarlar. Gelin tacı, tamamen iğne oyasından yapılmıştır. Gül dalı şeklindedir. Gülleriyle, goncalarıyla, yaprağıyla aynı bir yaban gülü görünümündedir. Mudurnu’nun hemen her yerinde yetişen yabani güllerden esinlenerek yapıldığı söylenegelmiştir.

İĞNE OYASINDAN YAKA İĞNESİ:

Mudurnu’da yetişen çiçeklerden adını alan oyaların bir araya getirilmesiyle oluşan bir çiçek buketi şeklindedir. En çok ilgi görenleri; gelincik, çiğdem, hercail, kızılcık, sade güzel, papatya , sümbül oyadır. Genç kızlara hecrail oya, yetişkinlere sümbül oya yakıştırılır.

İĞNE OYALI CEMBER( YEMENİ ):

Kızların çeyizlerinde onlarca cember bulunması, adettendir. Bunların hepsini kullanmak gerekmese bile, gelecek nesle hatıra kalsın diye sandıklarda saklanır. Her anne, annesi- kayınvalidesi tarafından kendisine verilen cemberleri, diğer sandık eşyalarını; oğluna veya kızına aktarır. Bu böyle devam eder gider. Bu nedenle Mudurnu’da yaşayan hemen her kadının sandığında, onlarca yıl öncesinden kalmış cemberi, üçeteği, bindallısı mutlaka vardır. El emeği, göz nuru; çok kıymetlidir Mudurnu’da. Kültür ve folklorik değerlerimize, bu özelliğimiz sayesinde sahip çıkmayı başarıyoruz.

MUDURNU BEBEĞİ:

Kullanılan Malzemeler:

Mudurnu yemenisi

Mudurnu Çatkısı(Kırmızı renkli, işlemeli gelin örtüsü)

Mudurnu İpeği

Mudurnu Oyası

Mudurnu’nun yerel giysilerinin minyatürleri

Ahşap

Tel

Sünger

Mudurnu Kız Kıvrağı( yerli dokuma)

Çul kilim

Minyatür ahşap sofra

Minyatür balta

Minyatür keser

Minyatür fırın

Minyatür fırın küreği

Yapılışı:

Bebek ve konulu bebek yapımında kullanılan tüm malzemeler, tamamen Mudurnu’ya ait malzemelerdir( Mudurnu bezi, Mudurnu yemenisi, Mudurnu oyası, Mudurnu ipeği, Mudurnu oyası gibi. Konulu bebeklerde kullanılan ve hanımların ürettiği minyatür balta- keser- hamur tahtası, minyatür fırın, fırın küreği, çıkrık, kirman, kuyu kovası, örgü şişi gibi malzemeler.) Üçetek ve bindallı kumaşının dışında hazır malzeme kullanılmamaktadır. Bebeklerin iskeleti de bize aittir.

Bebeklerin yapımını üstlenen kadınlar, aralarında işbölümü yaparlar. Biri iskeleti yapar ve şekil verir, bir kadın iskeleti geliştirir( pamuk veya süngerle besleyerek), başka bir kadın bebeğin giysisini diker, bir diğeri giydirir vs. Bu çalışmalar evlerde ferdi olarak yapıldığı gibi; bazen de derneğimizin binasında toplanarak, ya da evlerde bir araya gelinerek yapılır. Tatlı sohbetler edilir, mani atışmaları( yöresel ve yöresel olmayan maniler) yapılır . Türkü söyleme, fıkra anlatma gibi etkinliklerle, bebek yapımı zevkli bir uğraşı haline getirilir.

Elişi yapılan bu birlikteliklerde, topluca yemek yenir. Patates piyazı, Kaşıksapı, Mudurnu Böreği, Depme Helva, Höşmerim sofraları süsler. Ayrıca ladesler tutuşulur, taklitler yapılır, bilmeceler sorulur. Oyun ve bilmecelerde cezalı durumuna düşenlere şakalar yapılır, eğlenceli cezalar verilir.

SÖYLENEN MANİLER:

Gelin:

Ay doğar sini gibi

Gayınna dili gibi

Gayınnam un eliyo

Hakından gelir gibi.

Kaynana:

Tarlanın taşı gelin

Her işin başı gelin

Hem bacakları çarpık

Hem gözü şaşı gelin.

Gelin:

Heddük hüdük ganyana

Dişleri güdük ganyana

Oğlun şeker getirmiş

Saklı yedik ganyana.

Kaynana:

Dereyi atla gelin

Çamaşır katla gelin

Oğlanı ben doğurdum

Hırsından patla gelin

Gelin:

Ayva sarı, nar sarı

Sarıya gonar arı

Beni oğluna almıyo

Kirli göynekli garı.

Şu dağın ardı meşe

Meşeyi yere döşe

Ganyana garısının

Başına ateş düşe.

KESELER

Ninelerimizin hep bir kesesi vardı eskiden. Çocukların asla yerini bulamayacağı bir yerde bulundurulurdu. Keselerin ağzı, birinin eline geçme olasılığına karşı çift düğüm yapılırdı . Çünkü keseler, büyüklerimizin yedek kasası gibiydi, hatta kumbarası. Çoğu zaman ninelerimizin sıcak koynundan çıkardı bu keseler. Adeta, bir cüzdandı onlar..

Eski yıllarda üçetek ve bindallı kumaşından, taftadan, ipekli kumaştan, kız kıvrağından yapılan keseler; ufak tefek değişikliklerle günümüzde de yapılmaktadır. Bu keseler para kesesi, telefon kılıfı, otantik el çantası, masa üstü ve duvar süsü olarak kullanılmakta, hatta nişan bohçasına bile konulmaktadır. Keselerin etrafı iğne oyası veya tığ işi ile süslenmektedir. Ayrıca tığla örülüp, üzeri boncuklarla süslenen keseler de yapılmaktadır.

Büyüklerimizin inancına göre; sahibinden başka hiç kimse para kesesini açmaz, içinden asla para almaz. Aksi takdirde, kesenin bereketi kaçar. Tıpkı para çantasına, sahibinden başka hiç kimsenin el atmadığı gibi.

El işlerinde , özellikle yüzük ve kolyelerde kullanılan taşların bazılarının strese, yorgunluğa, nazara iyi gelen taşlardan olmasına dikkat edilmektedir.

KAPI SÜSÜ- NAL NAZARLIK

Yöremizde üretilen nallar, kadınlar tarafından süslenerek ve nazar boncuğu iliştirilerek, nazarlık olarak kullanılmakta ve kapıları süslemektedir. Nallar Mudurnu Demirciler çarşısında yapılmaktadır. Nal nazarlıkların, nala şekil vermek için ısıtılan ateşin odunu bizden, ateşin körüğü bizden, ipi bizden, süsleme malzemesi yine bizden. Hepsi yöresel malzeme.

NAZARLIĞIN ÖNEMİ:

İnancımıza göre; bakışlarını nazarlıktaki nazar boncuğuna düşüren kişinin bakışlarındaki etki, nazar boncuğunda takılır kalır.. Tıpkı süzgece takılan tortu gibi. Böylece bize gelen bakışların etkisinden kendimizi korumuş oluruz. Yine bir inanca göre, nazarı güçlü biri; atın üstündeki aslan gibi yiğidi dahi attan düşürebilir. O sebeple; evimizde, iş yerimizde, giysilerimizde nazarlık kullanmak; büyüklerimizin bize öğüdüdür.Bize düşen görev ise, onların öğüdünü tutmaktır.

( Kâmuran ESEN )